Dijital Dönüşümün Beş Alanı
Müşteriler, Rekabet, Veri, İnovasyon, Değer
Dijital dönüşüm, teknolojiyle değil, strateji ve düşünme biçimiyle ilgilidir.
Dijital çağ için gerekli olan dönüşüm, şirketin bilgi teknolojileri altyapısını geliştirmekten çok stratejik yaklaşımını güncellemeyi içeriyor.
Bu gerçek, şirket içinde teknoloji liderliğinin farklı bir rol üstlenmesiyle de açıkça ortaya çıkıyor.
Bilgi teknolojilerinden sorumlu kişilerin geleneksel görev tanımı, süreçleri optimize etmek, riskleri düşürmek ve mevcut işi daha iyi yürütmek için teknoloji kullanımını içeriyordu.
Buna karşılık son zamanlarda gelişmekte olan dijital dönüşümle bu pozisyon dijitalden sorumlu hale geldi ve çok daha stratejik sorumluluklar üstleniyor ve işin esasını yeniden hayal etmek ve yeniden yaratmak üzere teknolojiye odaklanıyor.
Dijitalleşme hem fırsattır hem de tehdit ama tercihi siz yaparsınız.
Yeni kurulan dijital şirketlerin faaliyette olan şirketlerin yerini almaları için hiçbir sebep yoktur. İnovasyonun itici gücünün sadece yeni kurulan şirketler tarafından sağlanması da beklenemez. Buradaki sorun, çoğu kez şirket yönetiminin sayısallaşmanın (digitization) yarattığı rekabetçi zorlukları kavrama ve sonrasında da bunun üzerine eğilmenin kurallarını bilememesidir.
Dijital Kör Noktalarınızın Üstesinden Gelmek – Tarihin Öğrettikleri
Sanayi Devriminin ilk dalgası sırasında, fabrikalar önce nehirlerdeki su değirmenlerinden üretilen su enerjisi, daha sonra da kömürle çalışan motorların ürettiği buhar enerjisi gibi sabit güç kaynaklarına bağımlıydı. Bu güç kaynakları seri üretimin gelişmesine yardımcı olsa da bazı temel kısıtlamalar da getirdi. Her şeyden önce, fabrikaların nerede kurulabileceğini ve ne kadar üretken olabileceğini belirledi. Dahası, su değirmenleriyle buhar makineleri fabrikada yer alan tüm cihazların merkezi bir kumanda miline bağlı olarak tek bir uzun motorun bütün makineleri çalıştırmasını gerekli kıldığından, bu güç kaynakları fabrikaların tasarımıyla burada yapılabilecek işlerin yapılma tarzını da belirliyordu.
19. yy’ın sonunda fabrikaların elektriğe kavuşmasıyla bütün bunlar değişti. Elektrik enerjisi o zamana kadar fabrikaları tanımlayan tüm kısıtlamaları ortadan kaldırdı. Makineler, işin en optimal şekilde yapılmasını sağlayacak şekilde düzenlenebilirdi. Tek bir milin üzerinde sıralanmak yerine üretim hatları birbirini besleyebilirdi. Böylece fabrikaların büyüklüğü de kumanda milinin veya kayışın uzunluğuyla sınırlı olmayacaktı. Fabrikaların tamamen yeniden tasarlanabilecek olması nefes kesen ihtimaller doğuruyordu. Buna rağmen fabrikaların mevcut sahipleri bu fırsatların pek de farkında değildi. Yüzlerce yıldan beri geçerli olan fabrika tasarım varsayımları ve sınırlamalarına o kadar alışmışlardı ki önlerinde duran imkanları göremiyorlardı.
Üretimde yeniliklerin önünü açacak gayretler, elektrifikasyon çağının yeni kurulan şirketleri tarafından üstlenildi. Bu yeni şirketler, yeni teknolojiyi deneyebilmeleri için elektrik motorlarını üreticilere ücretsiz olarak kiraladılar. Ayrıca eğitimcilerle mühendisleri de fabrikalara ücretsiz olarak göndererek buralardaki yöneticilerle işçilerin elektrik motorlarının işlerini nasıl dönüştürebileceğini ilk elden görmelerini sağladılar. Başlangıçta kaydedilen ilerleme yavaştı ama bir süre sonra elektrik üreticileri eski kurtlara bazı yeni taktikler öğretmeyi başardı. 1920’lere gelindiğinde fabrikalar, işçiler, mühendisler, ürünler ve şirketlerden oluşan yeni bir ekosistemin elektriğin gücü etrafında gelişmeye başladığı görüldü.
Günümüzde dijital olarak doğmuş olan Google ve Amazon gibi şirketler de erken elektrifikasyon çağının elektrik üreticilerine benziyor.
Kendi Dijital Dönüşümünüzü Başlatmak
Eğer köklü bir firmaysanız, dijital dönüşüme nasıl başlarsınız?
Dijital inovasyon ve strateji konusundaki kitapların çoğu yeni kurulan şirketler üzerinde yoğunlaşır. Buna karşılık sıfırdan dijital bir şirketi kurmanın zorluklarıyla belli bir altyapıya, satış kanallarına, çalışanlara ve başa çıkması gereken bir kurumsal kültüre sahip olan köklü bir firmanın yeni dünya düzenine adapte olması birbirinden oldukça farklıdır. Liderlerin birbirinden çok farklı zorluklarla karşılaştığını görülmektedir. Hepsinde müşteriler, rekabet, veri, inovasyon ve değerle ilgili aynı stratejik ilkeler geçerlidir ancak şirketlerin bulunduğu başlangıç noktasına göre bu ilkelerin uygulama usulleri farklılık gösteriyor.